Siyasetin spora tecavüzüdür
Faruk Nafiz Özak’ın spordan sorumlu devlet bakanı olması, futbol için bir şanstı elbette. Özellikle de Anadolu kulüpleri için. Çünkü O, diğer birçok devlet bakanı gibi bu işe yabancı değil, mutfaktan yetişmişti.
Futbolun hemen her kademesinde bulunmuş birisidir Sayın Bakan. Trabzonspor’da takım kaptanlığı, asbaşkanlık ve hatta kulüp başkanlığına değin uzayan sportif yaşantısında, Türkiye’deki sporun tüm aksaklıklarına şahit olma durumu vardır. İşte bu yüzden önemliydi Faruk Nafiz Bey’in spor bakanlığı…
Daha geçen güne dek böyle düşünüyordum. Ancak ne zaman ilk icraatını gördüm, o zaman yanıldığım hissine kapıldım. Göreve gelir gelmez bakan beyin ilk işi, Galatasaray ile Fenerbahçe’yi bir dostluk(!) maçına çıkartmak oldu.
Hani bir zamanlar Güney Doğu’da çok sık karşılaştığımız bir manzara vardı. OHAL Bölge Valisi sürekli birbirlerine kan davası güden aşiretleri bir yemekte toplar ve barıştırmaya çalışırdı. Taraflar, bir yemeklik silahlarını bırakıp, aynı sofraya oturur, sahte kardeşlik türküleri söylerdi. Ama o sofrada gerçek barışın ne demek olduğu anlatılmazdı. Ortaya konulan Kur’an-ı Kerim etrafında okunan dualar dışında, hiçbiri aslında ortak bir dil paylaşmıyordu. Oysa yetkililer bilmiyorlar mıydı, tetikler çekilmeden önce de aynı duaları okuyordu o kan davalılar!
Barışın gelmesi için vazgeçilmez olan iki unsur vardır. Adalet ve eğitim. Eğer bu iki unsuru halka vermemişseniz, dilediğiniz kadar yemek verin, Kur’an okuyun… Bu yüzdendir ki; bahsettiğim şeyin üzerinden 15-20 yıl geçse de hâlâ töre katliamlarına tanık oluyoruz…
Bakan beyin yapmaya çalıştığı şeyi biraz buna benzetiyorum. Daha kulüp yöneticileri ve sporcuları düzene sokamamışken, taraftarları barıştırmaya çalışıyoruz… Futbolcular birbirlerine selam dahi vermiyorken onları yan yana olmaya zorluyoruz… Niye? Faruk Bey, göreve hızlı başladı denilsin diye!
Neyin barışıdır bu maç?
Hangi eğitimin sonucu bu çıkarım elde edilmek istenir?
Amaç ortada aslında. Tıpkı OHAL Valilerinin yaptığı gibi göz boyamak!
Olaylı geçen Galatasaray-Fenerbahçe derbisi, daha bundan birkaç hafta önce yaşandı. Hatırlarsanız, maç öncesi Galatasaray başkanı Adnan Polat, konuk başkana bir yemek daveti önermişti. Ancak reddedildi. Sebebi de o saatlerde başka bir programın olmasıydı. Yerseniz tabi…
Şimdi ise devletin zoruyla maç yapacak bu iki kulüp. İki başkana da sormak lazım, aradan geçen birkaç haftada mı serpildi sevgi tohumlarınız?
Tabii bu arada Sayın Bakana da cevaplaması gereken sorularımız var. Adnan Polat’ın hak mahrumiyeti sürerken, böylesi bir organizasyonu düzenlemek ne anlama gelir ben çözemedim. Cezanın sebebini federasyonun resmi sitesinden aynen kopyalıyorum.
“Aynı müsabakadan sonra, GALATASARAY A.Ş. Başkanı ADNAN POLAT’ın Federasyonun saygınlığını zedeleyici isnat ve eylemlerinden dolayı sportmenliğe aykırı hareketi nedeniyle takdiren 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına,”
Demek ki Polat, yukarıdaki sebepten dolayı 45 gün boyunca hiçbir stattaki protokole katılamaz! Fakat Faruk Nafiz Özak böyle düşünmüyor. Lig TV’ye verdiği demeçte, başkan Adnan Polat’ın o gün mutlaka yanlarında olması gerektiği söylüyor. Yani alınan kararların hiçbir önemi yok.
Klişe laftır: “Sporu siyasete alet ettirmeyiz.” Daha ilk günden ettiniz Sayın Bakan… AKP hükümetinin iyice dara soktuğu sporu, bir kez daha siyasete alet ettiniz. Yok, eğer etmedik diyorsanız, bu maça cezası süren tüm kulüp yöneticileri, sporcu ve hatta tribün liderlerini de çağırın o zaman. Nasıl olsa o cezaların bir anlamı kalmadı artık!
Herşey apaçık ortada. Taraftarlara yönelik bir program yokken, yasal düzenlemeler yapılmamışken, statların güvenlik sorunu hâlâ çözülmemişken Galatasaray ve Fenerbahçe barış maçı yapacaklarmış… Ne diyelim, yapsınlar bakalım…
Çarpıklık sadece sporda olsa ne ala… Adalette de olunca işte böyle oluyor dostlar…
Not: Sayın Bakan, 1973-74 sezonunda yılın sporcusu, 1995-96 sezonunda da yılın spor adamı seçilmiştir.