Eskiden şikenin de bir ‘raconu’ vardı. Ya şampiyonluğa gidenler ya küme düşmemeye oynayanlar, ya da bir üst lige çıkmaya çalışanlar yapardı. Bu durumları etkileyecek garip sonuçlardan şüphe duyardınız.
Mertlik bozuldu
Bahis işi çıkalı ve internet ile televizyonlar aracılığıyla bütün küreyi kapsayalı beri ‘şikenin de raconu bozuldu’. Şimdi hangi maçta şike yapılmış olabileceğini anlayamıyorsunuz.
Ya da her garip sonuç sizde “Şike var mı?” kuşkusu yaratabiliyor. Yani her maç zan altında.
Hiç oynamadım, sistemi pek bilmiyorum. Sanırım dünyanın ilgisiz yerlerinde, adlarını bile doğru dürüst söyleyemediğiniz takımlara oynayabiliyorsunuz.
İlk devre skoruna ve maç sonu skorlarına da oynayabiliyorsunuz… Kara paranız mı var, alırsınız dünyanın değişik yörelerinde birkaç tane takımı kontrolünüze, olmadı kısa yoldan hakemleri bağlarsınız, istediğiniz gibi belirlersiniz skorları…
Ya da ilk devre sürpriz yapacak takımı farklı öne geçirtir, ikinci yarı favori takıma golleri sıralatır, maçı kazandırırsınız. Kimsenin ruhu duymaz, paraya para demezsiniz.
Tabii, her türlü mafyada olduğu gibi, nemanın paylaşımında kavga çıkıp birileri ötmezse.
Aslında çok takımı kontrol altına alıp bunlar arasında yapılan bir dizi transferle kara para aklamak öteden beri denenen bir uygulama…
Belçika’da, İsviçre’de, İtalya’da ve başka ülkelerde son on yıl içinde yapılan ‘temiz eller’ operasyonlarının tutanaklarını inceleyin, bu mekanizmaları açık bir biçimde görürsünüz…
Bahis mafyalarının uluslar arası düzeyde nasıl işlediğini anlamak içinse, bu konularda daha hassas olan Almanya’da birkaç yıl önce şikeci hakemler hakkında yürütülmüş soruşturmanın sonuçlarına bakabilirsiniz. Brezilya’da çok sayıda maçın yeniden oynanmasına neden olan skandala da.
Deterjanlar ülkesi
Ancak böyle şeyler, haşa huzurdan, bizde olmaz. Bize AIDS’in falan bulaşmadığı gibi…
Çünkü bizim yarı-feodal, yarı-mafyamsı sistemimizde yetkili yerlerdeki muktedirlerin hepsi dürüst insanlardır.
Normalde herkeste olması beklene dürüstlük, iktidardakiler söz konusu olunca bir ‘erdem’e, sorgulanamaz bir ‘teminat’a dönüşür.
Şikenin ucu mu gözüktü? Alelacele bir soruşturmayla iş geçiştirilir. Üzerine gidilirse sistemin çökeceğinden korkulur. Yeni ve temiz bir işleyiş şansı, mevcut düzenin bozulmaması uğruna feda edilir. Şikecileri temizlemek ve belki sorumlu birkaç kulübü kapatmak göze alınamadığı için futbolla ilgili herkes ve her kulüp zan altında bırakılır.
Somut konuşalım. Biliyorsunuz, birkaç yıl önce Gökdeniz Karadeniz’in, bazı insanların yaralanmasına, bazılarının da belki öldürülmesine varan bahis şikesi olaylarına karıştığı ortaya çıktı.
O zaman soruşturma derinleştirilse, yargıya devredilse belki bugün Almanya’da Bochum savcılığının soruşturduğu çeteye o zaman varılacaktı.
Ancak olayın üstü örtüldü, Gökdeniz’e göstermelik bir ceza verildi, milli takımda oynatılarak gönlü alındı.
O günden beri ne zaman bu işler gündeme gelse mazeret hazır: “Mevzuat yeterli değil, özel mahkemeler lazım, yeni yasa üzerinde çalışıyoruz…” Bu ülkede her şeyi tertemiz yıkayan ‘bürokrasi ve mevzuat’ deterjanı hemen devrede.
Yahu bahis şikesi örgütlü bir sahtekarlık değil mi?
Organize suç değil mi? Ne zamandır bu ülkede ‘organize suçların’ kovuşturulmasını, savcıların harekete geçmesini engelleyen yasalar var. Bu kadar mafya soruşturması keyfi olarak mı açılıyor?
Neyse Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Özak “Özel mahkemelere gerek yok” dedi de hukuktan anlayan bir ses duyduk. Aslında mesele mevzuat falan değil.
Olayların üzerine gidecek cesarete ve iradeye sahip olmak. Sistem alt üst olur korkusuyla mevcut suçların üzerini kapatmaya razı olmamak.
‘Çabuk kaybol’ Bütün bunlar yapılmıyor sonra da Bochum Savcılığı’nın soruşturmasında Türkiye’den bazı takımların ve futbolcuların adı geçince gidip savcıdan bilgi isteniyor.
Neden bilgi versin ki adam?
Birincisi, soruşturma aşamasında hiçbir bilgi kesin değil.
İddianame oluşana kadar bu bilgilerin kesinliği yok. Adı geçen insanlar ise hüküm kesinleşene kadar masum.
İkincisi bu ham bilgileri alıp soruşturmayı sulandırmayacağınız, bulandırmayacağınız ne malum.
Bakın basına sızan bilgiler üzerine alelacele yapılanlara…
Kazım Kazım’ın adı geçiyor diye Fenerbahçe yönetimi nedense üzerine alınıp hemen basın toplantısı yapıyor. Bu iş Kazım’ı ilgilendiriyorsa ve kulüple bir ilgisi bulunmuyorsa basın toplantısında neden Kazım yok? “Herkes suıçu kanıtlanana kadar masum” ama ilk yarı birçok maçta ilk 11’de oynayan Kazım Kazım sudan bahanelerle satış listesine konmuş.
Basın toplantısında Asbaşkan Ali Koç durduk yerde “2005’te de bize karşı böyle şeyler yapılmıştı ama bu bizi kamçıladı ve o yıl şampiyon olduk” diyebiliyor. Bakar mısınız, Bochum savcılığı üşenmemiş Fenerbahçe’nin şampiyonluğa gidişinin önünü kesmek için bu soruşturmaları başlatmış…
Ayrıca belki unutuldu ama 2005’teki iddialar zaman aşımı deterjanıyla paklanıp soruşturmaya konu olmadan tarihin derinliklerine gömülmüştü…
Yine basına sızan haberler üzerine, Bochum savcısının soruşturması sonuçlanıp futbolcu hakkında iddianame düzenlenmeden Kayserispor Bilal Aziz’in sözleşmesini askıya alıp lisansını iptal ettiriyor. Futbolcu da soluğu
Almanya’da alıyor. Bizim savcılar yine harekete geçmiş değil. “Aman koçum kaybol, çamur bize sıçramasın” mı deniyor? Soruşturma açılır ve derinleşirse başka isimlerin de ortaya çıkmasından mı korkuluyor?
Tutarlı olmak lazım
Milletin telefonları resmi ve gayrı resmi yollardan dinlenmeye başladığında bir yerde yazmıştım. “Ahmet’in telefonunu mahkeme kararıyla dinliyorsunuz ama Ahmet’in konuştuğu Mehmet’in telefonunu dinlemeniz suç olmuyor mu” diye.
Ve bir öneri yapmıştım: “Madem memleket koca bir telekulağa döndü, o zaman başta devlet büyüklerimiz olmak üzere herkesin telefonları kaydedilsin ve yayınlansın, vatandaş da ilginç bulduğunu dinlesin.”
Bahis şikesi konusunda ise önerim şu: Şikenin başlarına Federasyon’da ve kulüplerde görev verelim.
Böylece sistem daha tutarlı ve dürüst olur. Neyin ne olduğunu biliriz.
İbrahim Altınsay