Ne Demirören baskın yapar, ne biz baskın yeriz !
Kimine göre bir baskın, kimine göre ise bir dost ricası şeklinde yorumlanan Yıldırım Demirören’in radyosporu ziyareti için herkes bir şeyler yazıp çizerken Erkut Tekin Gazeteport okurlarına en doğrusunu aktarmak için konunun birinci dereceden muhatabı olan Hürser Tekinoktay ile görüştü…
Erkut TEKİN- Her ikisi de büyük camiaların adamı. Her ikisinin de attığı adımlar, ağır çekimde izlenecek kadar ilgi çekiyor. Ve her ikisinin de seveni kadar sevmeyeni var. Beşiktaş Kulübü başkanı Yıldırım Demirören ile Fenerbahçe Kulübü eski yöneticilerinden ve aynı zamanda Saran Holding’in sahibi Saadettin Saran’dan bahsediyorum. Bu iki ismin bir araya gelmesi kadar doğal bir şey yok aslında. Geçmişte de farklı isimlerin benzer buluşmalarına tanık olmuştuk. Ancak bu kez buluşmanın sebepleri de, sonuçları da diğerlerine hiç benzemedi..
Son günlerin gündemini işgal eden Demirören-Saran zirvesini çeşitli gazete ve TV’lerde mutlaka görmüşsünüzdür. Kimine göre bir baskın, kimine göre ise bir dost ricası şeklinde yorumlanan bu hareket için herkes bir şeyler yazıp çizerken siz Gazeteport okurlarına en doğrusunu aktarmak için konunun birinci dereceden muhatabı olan Hürser Tekinoktay ile görüştüm.
Konuya uzak olanlar için Tekinoktay’ı hatırlatmakta fayda var. Beşiktaş’ta 6 yıl alt yapı (çeşitli yaş gruplarında) hocalığı yapmasının yanı sıra, 1,5 sezon kadar da Çanakkale Dardanelspor’un Teknik Direktörlüğünü yapmış tecrübeli bir spor adamı kendisi. Ayrıca Nihat Kahveci’yi yetiştirip A takıma taşıyan, Yasin Sülün, Okan Koç, Hasan Kabze , Gökhan Zan, Fevzi Elmas ve Ali Cansun gibi nice yeteneğin kazanılmasını sağlayan yine O. Bunların yanı sıra, BirGün gazetesinin emekleme dönemlerine köşe yazarlığı da yapan Tekinoktay, son sürece dek Radyo Spor’da Barış Ertül ile birlikte her Cuma Futbol Cafe adlı programı da hazırlayıp sunmaktaydı.
Hemen her gazetenin O’nun ağzından bir şeyler yazdığını düşünürseniz bu röportajın ne denli önemli olduğunu daha iyi kavrarsınız. Birçok iddianın savrulduğu bu zirve gerçekten oldu mu? Olduysa yazılıp çizilenlerin ne kadarı doğru? Sansürü duyduğunda neler hissetti? Buyurun şimdi kendisinden dinleyin…
NE DEMİRÖREN BASKIN YAPAR, NE DE RADYO SPOR BASKIN YER!
E.Tekin: Hocam, öncelikle bütün medyanın sizden bir şeyler duymak için uğraştığı bu dönemde Gazeteport okurlarını seçtiğiniz için teşekkür ediyorum.
H.Tekinoktay: Rica ederim.
Bilgiyi doğru adresten paylaşmak, sizler kadar benim içinde çok önemli.
E.Tekin: Uzunca bir süredir Barış Ertül ile hazırlayıp sunduğunuz Futbol Cafe adlı programa geçtiğimiz Cuma sabahı çıkmadınız. Ardından da medyada kıyamet koptu. Ne oldu da bunlar yaşandı?
H.Tekinoktay: Sevgili Erkut, radyoyu ve öncesini en iyi bilenlerden biri de sensin. 2006 yılından bu yana, BirGün gazetesinden beri Beşiktaş’ın içine düştüğü sıkıntıları ve yönetim tarzındaki aksaklıkları dilim döndüğünce halkımızla paylaşıyorum. Özellikle Fulya Süleyman Seba Projesiyle alakalı edindiğim bilgiler ve belgeler, son zamanlarda bu konuyu ısrarla işlememizdeki en önemli nedendir. Öğrendiğim kadarıyla Sayın Yıldırım Demirören, bu Cuma yapacağımız program öncesi Radyo Spor’un sahibi Sayın Saadettin Saran Bey’i arayarak bir randevu talebinde bulunmuş. Saadettin Bey’de bu görüşmeyi Cuma günü yapabiliriz demiş. Ancak programın Cuma sabahı yapılacak olması nedeniyle Sayın Demirören ısrarla görüşmenin Perşembe sabahı saat 10’a alınmasını istemiş. Perşembe günkü randevuya saat 10 yerine 08.30’da gelen başkan, bu sebepten dolayı uzunca bir süre Radyo Spor’un patronunu beklemek zorunda kalmış.
E.Tekin: Araya giriyorum. Bu konuyla ilgili de çok spekülasyon yapılıyor. Güya, Sayın Demirören sabah geldiğinde güvenlikte bekletilmiş ya da agresif tavırlarla baskın yapmış şeklinde iddialar bunlar.
H.Tekinoktay: Ne yazık ki medyaya gelene kadar konu biraz egzejere oldu her halde. Bakın, bahsi geçen kişi hâlihazırda Beşiktaş Kulübü Başkanıdır. Sebebi ne olursa olsun ben Beşiktaş Kulubü Başkanının bu şekilde olacağına inanmıyorum. Kaldı ki; kendisi iyi bir aile eğitimi almış, yurtdışında okullarda okumuş, Muhterem babasının şirketlerinde yöneticilik medeni bir insandır. Ben, Yıldırım Demirören’i baskın, darbe, tehdit gibi çirkin tavırlara gireceğini düşünmem. Aynı zamanda hiç bir kulüp başkanı ve spor adamınında bu gibi tavırlara girmesi doğru bulunamaz. İşin bir de diğer boyutu var. Basıldığı iddia edilen yerin adı Radyospor. Bakın bunun altını şiddetle çizmek istiyorum. Bu ülkede basılabilecek en son yerdir Radyospor. Yönetim Kurulu Başkanından Genel Yayın Yönetmenine, programcısından tüm kadrolarına kadar yapılan her yanlışa karşı her biri direniş sembolü olmuş önemli insanlar vardır o çatının altında.
E.Tekin: Yani bunlar yaşanmadı mı?
H.Tekinoktay: Yıldırım Demirören’in erken gelip beklediği doğrudur. Fulya projesinin konuşulmamasını rica ettiği de doğrudur. Doğal olarak bu ricanın o andaki insani durumlardan ötürü Sadettin bey tarafından bir kaç gün olduğunu sandığım bir süreç için konuşulmamasına Radyospor yayın yönetmeni sevgili Barış Ertül ile paylaşmıştır. Bu durumun insani bir refleks olarak algılanması, başka şekilde baskın ve benzeri şekilde değerlendirilmesi komiktir. Zaten dediğim gibi, Saadettin Bey’de bu tip bir tavrı kendisine yaptıracak birisi değildir. Geçmişte onuru için mahkemelerde nasıl mücadele verdiğini herkes çok iyi biliyor. Tekrar ediyorum, Radyo Spor bu ülkenin yüz akıdır. Tüm emekçileriyle birlikte yıllardır bir direniş kalesi gibi mücadelesini verir durur. Kaldı ki; radyoların böyle de bir misyonu vardır. Bakın Orta Amerika’ya, Latin Amerika’ya ve dünyadaki bir çok ülkeye… Kimi zaman devrimler tek radyo vasıtasıyla duyurulmuştur. Halka en doğru ve çabuk ulaşmanın yoludur radyolar.
E.Tekin: Peki, Sayın Demirören’in ne gibi talepleri oldu da siz programı yapmama kararı aldınız?
H.Tekinoktay: Öncelikle aslında çok büyük sanılan spor dünyasının o kadar da büyük olmadığının bilinmesini isterim. Yani burada da dostluklar var, burada da ricalar var. Ve bunların olması kadar doğal hiçbir şey de yok. Şimdi gelelim asıl konuya. Bildiğim kadarıyla Yıldırım Demirören, Saadettin Bey’den bizim programımızda ele aldığımız Fulya konusunun daha fazla irdelenmemesini rica etmiş. Sebebini de konunun mahkemeye taşınması olarak göstermiş. Aslında bu davranış bile şeffaf olması gereken kulüpler için talihsiz bir davranıştır. Tahmin ediyorum Saadettin Bey’in yerinde kim olsaydı böyle bir insani talebi istemeyerek de olsa kabul ederdi. Zira karşınıza spor dünyasının en önemli makamlarından birinin sahibi gelmiş ve çaresizlik içinde sizden bir ricada bulunmuş! Ben böyle bakıyorum olaya. Ve bu yüzden de hiç garip bulmuyorum. Saadettin Bey, daha sonra konuyu benim program partnerim ve aynı zamanda Radyo Spor’un Genel Yayın Yönetmeni olan arkadaşım Barış Ertül ile paylaşmış. Bütün televizyon ve gazetelerin manşetten konuşmaya başladığı Fulya konusunun kısa bir zaman sonra yeniden ele alınabileceği gibi bir çözüm alternatifi bulunmuş sanırım. Konu bana aktarıldığında, bunun da bir yöntem olabileceğini ancak radyoda ilk günden bu yana, dinleyicilerimizin, dostlarımın ve programa bağlanacak kişilerin bunu kabül etmemden duyacağı rahatsızlıkların hoş olmayacağını söyledim. Çünkü o insanlar Cuma günü benden Fulya Projesinin ne durumda olduğunu, varsa eğer yeni belgelerin ne olduğunu, yani Hürser Tekinoktay’ın yıllardır Beşiktaş’ın menfaatleri için söylediği şeyleri duymak için yine radyolarının başında olacaklardı. Bu noktaya gelen bir konuda susup o mikrofonların başında olmak bir sürüde yanlış anlaşılmalara meğil vereceği gibi kabul edilebilecek gibi şey de olmayacaktı.
E.Tekin: Bir de Yıldırım Demirören’in babası Erdoğan Bey ile beraber kimi medya kuruluşlarını gezip benzer ricalarda bulundukları söyleniyor. Bunları duydunuz mu?
H.Tekinoktay: Evet, böyle söylentiler benim de kulağıma geldi ama gözümle görmüş değilim. Duyduğum kadarıyla Beşiktaş’ın ve kendi isimlerinin çok yıpratıldığını söyleyip, bu tarz yayınların durdurulması yönde konuşmalar yapmaktaymışlar. Eğer duyulanlar doğruysa, muhterem Erdoğan Bey’in oğlu ile beraber bu tip ziyaretlerde bulunması ne kadar doğru ne kadar yanlış onu kamuoyuna bırakıyorum.
GERÇEKLER GECİKMEYİ SEVMEZ!
Keşke bunlar olmasaydı, keşke yönetiminiz şeffaf olsaydı da bu tip ithamlar altında bırakılmasaydınız. Cumhuriyet tarihinden daha eski bir spor kulübünü yönetenlerin bilmesi gereken şeyler vardır. Yapılan her doğru şeyin karşılığı olduğu gibi, işlenilen her suçun da bir karşılığı olacaktır. Çoğunlukla hataların geri dönüşü serttir. Bir de bu hataların sayısı ve maliyeti arttıkça bedelleri de daha ağır olur. Bu nedenle diyorum ki; gerçekler asla gecikmeyi sevmez. Ben Beşiktaş Kulübünde son iki başkandan daha eski kongre üyesiyimdir. Ki bu olayların ortaya çıktığı günlerde Fulya Projesinin müteahhitti Yaşar Aşçıoğlu ile de bir araya gelerek konuyu derinlemesine tartıştık. Kendisi o gün, 32 katın dışında hiçbir kat olmadığını ve bunun haricinde Beşiktaş kulübüne verilecek hiçbir şeyin olamayacağını söylemişti. Daha sonra yapılan mali kongrede ise İlhan Durusoy Bey, belediyeden alınan yere karşılık 95 metrekarelik bir daire ve 2 milyon dolar para alındığını anlattı. Şimdi gelinen nokta ise tamamen çok farklı. İskân izinlerin alındığı tarih 2007 olmasına rağmen, şu anda Beşiktaş Kulübünün 16 daire daha alacağı ortaya çıktı! Ve bu belgeler, mahkemeye sunulduğu tarih itibariyle tamamen muammadır. Bu konuda da fazla art niyet aramak istemiyorum. Bu projenin imza tarihi itibariyle o günün şartlarında örneğin 12 milyon dolarlık bir anlaşma yapmış olabilirsiniz. 70 milyon dolarlık bir proje de yılda 12 milyon dolar kazanıyorum diyebilirsiniz. Ama bugünün şartlarıyla 300 milyon dolar olan bir proje de siz hala 12 milyon dolar kazanacağım diyorsanız işte o zaman bu işte bir problem var demektir. Bunu gidip babanızın şirketinde yapabilirsiniz, her şeyi batırma hakkını da kendinizde bulabilirsiniz. Ama bunu Beşiktaş gibi bir kurumda yapamazsınız. Zira Beşiktaş kamu yararına bir dermektir.
E.Tekin: Hocam, sizin bu duruşunuzdan sonra radyoda neler yaşandı?
H.Tekinoktay: Sevgili Erkut, sen de Radyo Spor ailesinin bir meslektaşı ve birçok üyesinin de arkadaşısın. Saadettin Bey, Demirören’in kendince gayet insani olan bu ricasını duyduktan sonra bizlere “bir müddet bu konuyu ele almayalım” demiştir. Yani bize “konu kapatılsın” diyen kimse olmadı. Üstelik bu radyoda bunu hepten konuşmayalım denmesine karşı çıkacak bir Genel Yayın Yönetmeni Barış Ertül vardır, Bülent Yüksel vardır, Hüseyin Özkök vardır, Fuat Yaman vardır. Tüm bu isimlerin hepsi yanlışlıklara karşı ayrı bir direniş unsurudur. Böyle değerli insanların olduğu bir radyonun sesinin kısılması hiç mümkün olabilir mi?
Bizim yaptığımız şey sadece Beşiktaş’ın dertlerini sonlandırmak olarak algılanmamalı. Türkiye’deki amatör kulüplerin, amatör sporcuların, ailelerin, diğer tüm profesyonel kulüplerin dertleriyle de ilgilendik biz. Biliyoruz ki; bu ülkede büyük problemler var. Çocuklarımız daha 10 yaşında madde bağımlısı olan, suç işleme yaşının 12’ye kadar indiği bir çarpıklıkla karşı karşıya bulunmakta. Ülkenin 600 milyar dolar borçlandığı nokta ve dünya üzerindeki ülkemize kadar gelen yayılmacı sermaye ile malesef karşı karşıyayız. Kurtuluş savaşında bir karış toprak için can verilen ülkemizde bugün en değerli kurumlarımız, gazetelerimiz, bankalarımız satılıyor. Üstelik bunlar satılırken ülkenin cari açığı yılda 50 milyar dolar üzerinde devam ediyor. Demin de dediğim gibi, bizler direnmek zorundayız. Herkes kendi alanında direnmeli. Sporla ilgilenen kendi hakkını, sanatla ilgilenen kendi hakkını, eğitimle ilgilenen kendi hakkını korumalı en azından. Bunu örgütlü şekilde yaptığımız her gün, hem geleceğimiz olan çocuklarımızı hem de ülkemizi korumuş oluruz. Bu arada bir bakıyorsun devlet zarar ediyor, kulüpler zarar ediyor ama kulüpleri yönetenler kendi şirketlerinde sürekli kar ediyor. Öyle olmazsa bir başkan nasıl kulübüne 50 milyon dolar borç verebilir?
E.Tekin: Bu arada Beşiktaş’ın mali kongresini ibra etmeyerek durumun mahkemeye taşınmasına neden olan kişilerden birisi de sizsiniz Son durum ne?
H.Tekinoktay: Aslında mali kongreden 2 gün öncesine kadar Beşiktaş’ın siyasetine girmeyi pek düşünmüyordum ama o gece yapılan bir toplantıda uzun süredir kaleme aldığım Fulya ile ilgili ne kadar haklı olduğum ortaya çıkınca kendimi bu konuda mecbur hissettim ve gidip kongreyi ibra etmeme hakkımı kullandım. Kongre sonrası yürüyerek Süleyman (Seba) ağabeyin evine gittik. Orada ne kadar haklı olduğumu bir kez daha fark ettim. Süleyman ağabeyin verdiği destek benim için çok önemliydi. Bizim o günlerde 95 metrekarelik bir daire için yaptığımız kavga, bugün 16 dairelik bir meyve verdi. Tabi Beşiktaş’ta hain çok (gülüyor). Ama hainler şimdiye kadar 16 daire daha kazandırdı ve daha da kazanmaya devam edecek. Bizim için hain diyorlar ya. 16 daire kazandı bu mücadele sayesinde Beşiktaş.
E.Tekin: Ya Şan Ökten tesisleri?
H.Tekinoktay: O konu tam bir rezalet. Çünkü Şan Ökten tesislerinin restorasyon işinin parasını Aşçıoğlu firması kendi cebinden vermiyor. Beşiktaş Kulübü yapılan 3’lü anlaşmada (belediye, BJK ve Aşçıoğlu) kendine ait alım hakkı olan bir yeri Aşçıoğlu firmasına bırakıyor. Bu arazi, 40 daire yapılabilecek kadar büyük bir hak yaratıyor. Karşılığında da 2 milyon dolar, 95 metrekare bir daire ve Şan Ökten tesislerinin yenilenmesi şartı koşuluyor. Düşünebiliyor musunuz rezaleti. Üstelik Beşiktaş’ın görev şehidinin adını silmeye varacak kadar kantarın topunu kaçırıyorlar. Bu konunun varlığını da, ilk benim katıldığım toplantıda ortaya çıkardık. Sevgili Erkut Tekin, bu konuyu yazılarında sende işledin. Hatta senin yazmış olduğun bir yazıdan sonra Yaşar Aşçıoğlu sessizliğini bozarak bir basın açıklaması yaptı.
E.Tekin: Fakat hocam, o açıklamanın muhatabı ben olmama rağmen, içeriğini okuyunca Beşiktaş Kulübüne acıdığımı itiraf etmeliyim. Yazı, tamamen Beşiktaş’ın acizliği sergiliyordu.
H.Tekinoktay: Maalesef haklısın. “Beşiktaş’ın 2 milyon dolar verecek parası yok” diyen insandır Yaşar Aşçıoğlu. Hâlbuki bu konuşmanın yapıldığı dönemde Gordon Schildenfeld isimli vasat oyuncuya 2 milyon Avro verilmiş ve daha sonra kovulmuştu!
E.Tekin: Bu arada SPK eski başkanı Ali İhsan Karacan “BJK yönetimi, Sermaye Piyasası Kanununa göre suç işlemiştir” şeklinde bir açıklama yaptı
H.Tekinoktay: Evet, bu çok ciddi bir durumdur. Hatta dernek dışında Futbol A.Ş.’ye de açtığım davanın hakimi eğer Ali İhsan Bey’in bu beyanatını da okursa bu yöneticilerinin hepsinin cezayi durumu bile söz konusu olabilir.
E.Tekin: Medya da Fulya Projesinin kavgasının bittiğine dair bir hava yaratılmaya çalışılıyor. Geçek bu mudur?
H.Tekinoktay: Asla. Tam tersi işler daha da kötüye gidiyor. Gerçek çıplak dolaşır. Belediyenin bu yapıyla alakalı sorunları var. Çünkü yapının bazı yerleri hala kaçaktır. Ve altını çiziyorum. Bu yerlerin hepsinin sahibi Beşiktaş Kulübüdür. Bayındırlık ve İskân Genel Müdürlüğünün belirleyeceği bedel üzerinden ödemeyi yaptığı takdirde tüm bu yerlerin sahibi yine kulüp olur. Bu yazı okunduktan sonra bazı belediye ve kulüp memurlarının sıkıntıya girmesi muhtemeldir. Üzerine basarak söylüyorum, bu iş bitmemiştir. Yakında ne demek istediğim çok daha net anlaşılır.
E.Tekin: Peki, hocam, yine son günlerde ortaya çıkan 16 dairenin haraç mezat satıldığı konusuna ne diyeceksiniz? Ayrıca bu bilgiyi sızdıran da yine BJK yönetiminden birisiymiş.
H.Tekinoktay: Duyumların kesinlikle çok doğru. Beşiktaş Kulübü tüzüğüne göre taşınmazlar genel kurul kararıyla satılır. O zaman soruyorum şimdi: Kime sordunuz da sattınız? Ne kadara sattınız? İşlediğiniz suçun farkında mısınız? 1.700 milyon dolarlık daireleri 750 bin YTL’ye satıyorsanız bunun hesabını verirsiniz.
E.Tekin: Son olarak şunu sormak istiyorum. Mahkeme başkanına sürekli bir gizlilik anlaşmasından bahsediliyor. Sizce nedir bu anlaşma?
H.Tekinoktay: En son mahkemeye sunulan evraklardaki tarihlere dikkat etmek lazım. Sunulan belgelerdeki tarihin mali kongredeki tarihten önce olması ve hatta hakimin valiliğe şikayet ihtaratını yaptığı 08-10-08 tarihinden önce olması gerekirken bu tarihten sonra olması (23-10-08) çok önemli bir durumdur. Herkes bilmelidir ki; mahkeme başkanı yönetime yeni belge düzenleyip gelin dememiştir. Elinizdeki mevcut anlaşmayı getirin demiştir. Oysa hakiminin bu ikazından sonra adeta yeni bir sözleşme düzenlenmiştir.
E.Tekin: Verdiğiniz samimi röportaj için çok teşekkür ederim.
H.Tekinoktay: Asıl ben teşekkür ederim. Ayrıca tüm okuyucularınızın Kurban Bayramını kutlar, mutluluklar dilerim