FutbolHaber

Maç izleme hakkımı gasp edenleri affetmeyeceğim

Bali Balayı Turları

Üç olay… Sondan başlayayım. Bir: Pazartesi akşamı Premier Lig’de oynanması gereken Wigan-Bolton maçı elverişsiz hava koşulları nedeniyle ertelendi.

Saha oynamaya uygundu. Elverişsiz koşullar stada gelen çevre yollardaydı; ciddi buzlanma vardı. “Siz bizim için önemlisiniz” deniyordu seyirciye, “Eğlenmek için geldiğiniz bir maç işkenceye dönüşmesin.” Özellikle komşu Bolton kentinden gelecekler düşünülmüştü maç ertelenirken.

İki: Geçen cumartesi Premier Lig’de Fulham-Manchester United maçı…
Fulham’lı Murphy düzgün bir vuruşla topu ağlara yolluyor ama o ne? Golün atıldığı kalenin arkasındaki tribünde kıpırtı bile yok. Çünkü bu tribünün tamamında United taraftarı oturuyor.
Stad kapasitesinin neredeyse dörtte biri konuk taraftara ayrılmış. Fulham, karşı takım taraftar derneğinden talep gelirse, FIFA, UEFA, Federasyon kontenjanı filan bakmadan koca bir kale arkası tribünü konuk taraftara veriyor hep.

Burada kombine satmıyor (Böylece iki takımı da tutmayan futbolseverlere bir Fulham maçı izleme olanağı sağlıyor). “Siz bizim için önemlisiniz” deniyor rakip takım seyircisine, “Siz olmadan maçın tadı olmaz, iki taraf olmadan futbol olmaz…” Maça gelirken, bir arada, takımlarının durumunu konuşarak gelmiş taraftarlar.

Maç 3-0 bitince, United’lıları kendi sloganlarıyla kızdırdı Fulhamlılar: “Ayağa kalkın, sahada Brezilya’yı izliyorsunuz”.

Üç: İki hafta önce ikinci küme sayılan Championship’te Nottingham Forest ve Doncaster Rovers karşılaşıyor. Doncaster, Nottingham’a yakın küçük bir kent.

Başarıları yüzünden zamanında Forest’ın taraftarı olmuş Doncaster’lılar var. Ekmek parası için Nottingham’a göçmüş ama takımından vazgeçmemiş katı Doncaster’lılar da. Yani bir aile içinde iki takım taraftarını bulmak mümkün.

Aslında şart da değil.
O cumartesi her zaman olduğu gibi rakip taraftara köşede bir yer ayrılmış.
Ama bir de, ruhu şad olsun, Brian Clough’ın adını taşıyan tribününün tam ortasına, çıkış tünelinin üstüne bir ‘Karışık Bölge’ yapılmış. Biletleri de gri renkte. Burada Doncaster’lı ve Forest’lı aileler karışık oturuyor.
Sahaya çıkan futbolculardan bir arada imza alıyor çocuklar.

Farklı takımları tutan baba-oğul, dayı-yeğen ilk kez yanyana maç izleme şansı buluyor… Farklı olana düşmanca bakma duygusu stat dışından içeriye ithal edilmiyor, tersine, bir arada yaşama kültürü statlardan topluma ihraç ediliyor.

NationalTurk Haber

Gasp var gasp

Şimdi dönelim vatana. Beşiktaş maçlarını Yeni Açık’tan izliyorum. Orası bana en özgür yer gibi geliyor. Geçen cuma akşamı ise Bursa maçına gitmedim.

Hava yağmurlu olduğu için değil; ne havalarda oradaydık biz. Bursaspor seyircisi maça alınmadığı için gitmedim. Kendimi onların yerine koydum. Bursalı arkadaşlarımın hatırına çocukluğumdan beri kaç maçlarını izlemiştim zaten. Bursalı taraftarlarla birlikte benim de maç izleme hakkım ve özgürlüğüm gasp edilmiş oldu cuma akşamı.

Takımınız uyum sağlamış, istim üstünde…
Hocanız akıllı ve saygılı…
İlk yarının son maçı. Bursa-İstanbul arası eğlenceli bir yolculuk. Beşiktaş hocası Denizli dostluk bayrağı açmış. Beşiktaş taraftarı olumlu… Takımınızı o akşam İstanbul’da seyretmezsiniz de ne yaparsınız.

Ama yok. Bu hak, bu özgürlük, bu keyif Bursalı futbolseverlerden esirgeniyor. Esirgeyen de İstanbul İl Güvenlik Kurulu’nun şahsında futbolu ve ülkeyi yönetenler. Gördünüz mü ‘güvenlik konsepti’ni… Seyircisiz, halksız, özgürlüksüz, keyifsiz. Halkın mutsuzluğu üzerine kurulmuş, korkuya ve korkutmaya dayanan bir güvenlik.

Kulüp, federasyon ve spor yönetimlerinde beceremediğiniz şeyleri kapatmak için tribünleri kışkırtıyorsunuz. Saha içinde adil yarışı gözünüz yemiyor, tribünlerde düşmanlık ve gerginlik yarıştırarak bunu kapatıyorsunuz…
Bursaspor-Beşiktaş gerginliği böyle yaratılmadı mı?

;Yönetimlerdeki ve federasyondaki adamlar, kendi takımlarına yaranacaklar diye ateşe odun atmadı mı?
Beşiktaşlı yöneticiler Bursa’da boş tribüne oturup ucuz kahramanlık yapmadı mı?

Sonra aynı şeyi Adana’da oynanan maçta Bursalı yöneticiler marifetmiş gibi icra etmedi mi?
Tribünleri kışkırtarak küçücük çocukların yaralanmasına yol açmadı mı?
Federasyon kulağının üzerine yatmadı mı?

Beyler, sizin göreviniz, boş tribünde oturup ucuz kahramanlık yapmak, seyircisiz oynanan maçlarda protokol tribününde gerim gerim kasılmak değil. Sizin işiniz, taraftarın maç izleme hakkını güvence altına almak, bu koşulları yaratmak.

Siz görevinizi yapmıyorsunuz, cezasını taraftar çekiyor. Herhalde Beşiktaş tribünlerinin iki hafta önce Diyarbakır taraftarıyla birlikte ırkçılığa karşı aldığı tavır ve barış çağrısı birilerine fena dokunmuş, hazımsızlık yapmış. Bu maçta da Bursa seyircisiyle dostluk gösterisi yapmasından korkmuşlar. Adamların elinden iktidar aleti gidecek.

Partilerin patır patır kapatıldığı, sivil siyaset yollarının tıkandığı bir ülkede, ‘Kurtlar Vadisi’nin çok izlenmesine şaşmamalı. Millet, ‘Ülkede siyaset yapmanın tek yolu bu’ diyor mecburen…

Statta ve toplumda farklı olanın bir arada olması, mutlaka potansiyel bir çatışma ve şiddet olasılığı demek mi acaba? Muktedirlerin tavrını, spor programlarında çatışma koklayan zehir hafiyeleri izleyenler “Böyle herhalde” diyor olmalı.

Yönetimin sıkısı

Elin oğlu kara kaşı için mi taraftara ‘önemlisin’ diyor? Hayır. Biliyor ki, taraftar olmazsa bu takımlar büyümez, taraftar olmazsa futbol toplumun içine işlemez, dev bir şölen olmaz, uluslararası ilgi görmez. Yayın haklarının, sponsorluk anlaşmalarının, reklamların üç kuruşluk değeri kalmaz.

O boş tribünleri, o şiddet beklentilerini, çatışma tellâllıklarını, militarist ve mütecaviz çığırtkanlığı gören hangi anne çocuğunun maça gitmesini, futbol seyircisi olmasını ister?

Ha, “Futbol artık statlarda icra edilen toplu ve toplumsal bir eğlence değil, evlerde te-levizyondan izlenen bireysel bir eğlence” diyorsanız o ayrı. O zaman da Barcelona’lar, Arsenal’ler, Bordeaux’lar, Corinthians’lar, Boca’lar dururken kim seyreder sizin maçlarınızı…

“Herkes evinde oturup maç seyretsin, stada gelip olay molay çıkarmasın” deniyorsa, bunun da güvenlik için insanları evlerine tıkan, ülkeyi dev bir hapishaneye çeviren sıkıyönetimden farkı yok. Hayatımın yarısı sıkıyönetimlerle geçti. Yemezler artık.

İbrahim Altınsay

Bir yanıt yazın

Bali Otelleri
Back to top button