Galatasaray – Gaziantepspor
Bir gün önce İstanbul’da iptal olan maçların ardından Galatasaray taraftarı büyük bir heyecanla maçın oynanıp oynanmayacağını bekliyordu.
Heyecanla bekliyorlardı çünkü uzun süredir takımlarına hasret kalmışlardı. Galatasaray yönetimi de maçı oynatmak istiyordu, aksi halde bir sonraki boş günü Galatasaray’ın 3 Mart tarihindeydi ve o tarihe kadar çok sıkışık bir maç temposu var Galatasaray’ın. Yönetimin maçı oynatmayı istemesini ispatlayan ise stadyum müdürünün maçtan önceki gece “ Bu maç yarın oynanacak “ iddiasıdır ki gece boyunca ve maç günü sürekli temizleme çalışmaları yapılıp stadı her ne kadar zemin bozulmuşta olsa oynanabilir bir hale getirmesidir.
Galatasaray tarafları içinse erteleme durumda bir sonraki maç 25 Şubat’taki Atletico Madrid maçıydı Ali Sami Yen’de. O tarihe kadar takımlarına kavuşamayacak olduklarından ısrarla maçın oynanmasını istiyorlardı. Bunu da “ Karla da kapansa sana gelen yollar, Tuzlama aracıyla geliriz Galatasaray “ sözleriyle de esprili bir dille açık açık beyan ettiler.
Gelelim maça, Galatasaray onca eksiğine rağmen zor hava şartlarında oynanabilecek en iyi futbolu oynadı. Devre arası kampı takıma oldukça yaramış gibiydi, ikili mücadelelerin hemen hemen hepsini kazandılar. Kötü hava şartlarına rağmen oldukça yüksek pas yüzdesiyle oynadılar. Bunda da tek önlibero Mustafa Sarp’ın önünde Elano ve Arda’nın çift oyun kurucu gibi oynaması da çok büyük etken oldu. Maça gelen yaklaşık 7-8 Bin Galatasaray taraftarı takımına verdiği müthiş destekle ve takımın galibiyetinde büyük rol oynarken en azından içleri ısınmış şekilde stattan ayrıldılar.
Daha önceleri de yaptığımız gibi maçtaki güzelliklerden bahsedecek olursak, maçın en güzel yanları Caner’in Kewell’ı aratmayacak oyunu başta gelir. Elano sezon başı hazırlık kampı geçirmemiş olmasıyla sezonun ilk yarısında çok verimli olamamıştı. Özellikle ilk yarının son maçlarında çıkış yapan Elano, devre arası kampını çok iyi geçirmiş gibi gözüküyor. Ayrıca kendi yeri olan mevkide oynamaya başlaması da takıma katkısını oldukça arttırmış gibiydi. Nitekim oyunda kaldığı sürece takımın Caner’den sonra bence en iyisiydi.
Bu maç bir kişi için de oldukça tedirgin ediciydi. Uğur Uçar gene böyle bir havada Konya’da çok ciddi bir sakatlık geçirmiş, neredeyse 2 sezon hiç sahaya çıkamamıştı. Nitekim maçın başında Uğur oldukça tedirgindi ama dakikalar ilerledikçe kendine geldi, ileri geri çalıştı, hamleleri hep yerinde ve başarılıydı, çok sayıda da bindirmeler yaparak takımına pozisyonlar hazırladı. Uğur Uçar’ın bu oyunu da maçın güzelliklerindendi.
Bir diğer güzellikte Galatasaray’ın yeni transferleriydi. İlk defa sahaya çıkan Lucas Neill’in başarılı performansıydı. Sıfıra yakın pas hatası, yerinde ve zamanlaması iyi hamleleri, geriden oyun kurarken başarısı ve sanki yıllardır bu takımda oynuyormuşçasına rahat bir duruş sergilemesi Galatasaray’ın defanstaki büyük problemini giderecek görüntüdeydi. Diğer transfer Jo ise tek antrenmanla çok fazla etkili olamasa da kalitesini gösterir nitelikte mücadelesi ve koşularıyla bu takımda bende varım işaretini verdi.
Bu maç dışında Galatasaray taraftarını mutlu eden bir güzellikle bitti gün. O’da taraftarın sevgilisi olan, takımın en önemli hücum silahı olan Keita’nın takımı Fildişi Sahillerinin Afrika Uluslar kupasına veda etmesi. 82. dakikada oyuna giren Keita 89. dakikada muhteşem bir golle takımını öne geçirmiş olsa da 90+1 de ve uzatma devresinde yedikleri golle kupaya veda ettiler. Keita için ne kadar üzücüyse bu durum, Keita’nın dönüşü sebebiyle Galatasaray taraftarı içinde bir o kadar sevindirici oldu. Keita’nın bu maçla bozulan moralini ise ilk oynadığı maçta Galatasaray taraftarı O’na vereceği destekle yerine getirecektir.
Son olarak, haftanın bir güzelliği de Trabzon tribünleriydi. Bundan bahsetmeden geçmek olmaz sanırım. Yönetimin her tribüne dağıttı Bordo ve Mavi renkli yağmurlukları, yönetime saygı göstererek herkesin giymesiyle statta mükemmel bir görüntü oluşturdular. Buradan Trabzon yönetimini ve taraftarlarını da Galatasaray taraftarlarını bu karlı havada maça gelip verdikleri destekte alkışladığımız gibi alkışlıyoruz.
Hüseyin Tüfekçi