Derbi öncesi yapılan konuşmalar, dünyanın en keyifli tartışmalarındandır. Hele bir de karşınızdakinin iddiası sizinkinin tam tersiyse! Bir bakmışsınız, muhabbetin rotası 20 yıl önceki maçlardan birine doğru kayıvermiş. Gazetenin spor servisinde tüm sakinliğimizle(!) Galatasaray-Beşiktaş maçını tartışıyorduk ki, telefonum çaldı. Arayan Gazeteport’un spor şefi Ali Eser’di. Derbi yazısını unutma uyarısını alır almaz düşündüğüm ilk şey “iyi ki işim hobim” oldu. Çünkü yapmam gereken tek şey az önce yaptığımız tartışmayı kağıda dökmekti.
**************
Fair Play’in sadece sahada olmayacağını ispatlamak adına önce misafir takımla başlayalım. Sezon başından bu yana hemen hemen herkesin ortak fikridir ki; Beşiktaş’ın elinde bulunan golcülerin kalitesi kesinlikle üst düzeyde. Daha doğrusu öyle olduğu iddia edilmekte. Ben buna tam olarak katılmamakla beraber özellikle Mert Nobre’nin futbolculuk döneminin en verimli zamanını yaşadığına inanıyorum. Gol becerisi ya da sayısını kastetmiyorum elbette. Rakip defansı perişan eden bir oyun tarzı var Nobre’nin. Ayrıca bir de yanındaki oyuncuyu rahatlatma özelliği var ki, bu belki de onun takımı adına yaptığı en önemli katkı. Mustafa Denizli’nin Lig TV’deki yorumculuk dönemlerinde sarf ettiği bir cümle çok önemliydi. “Beşiktaş mutlaka Nobre, Bobo ve Holosko’yu bir arada oynatmanın çaresini bulmalı” demişti hoca! Bugün gelinen noktada Denizli’nin de bu formülü tam olarak bulduğunu söyleyemiyoruz. Hatta bırakın 3 forveti, iki forvetli sistem bile çoğu kez Beşiktaş için lüks oldu. Oysa, Holosko’yu sağ tarafa yaslayan ve bir çok maçta Delgado’yu kulübeye çeken Mustafa Denizli’nin, Nobre’nin yanında Bobo ya da Batuhan Karadeniz ikilisinden birisini mutlaka monte etmesi gerekiyordu.
Beşiktaş’ın defans organizasyonu bu maç öncesi yine sıkıntılı dersek yanılmış olmayız. Zira sezona büyük umutlarla girilmesine rağmen, Sivok (bu maçta cezalı) ve Zapotocny gibi iki tecrübeli oyuncunun beklenen performansa erişmemesi, siyah beyazlılarda hayal kırıklığı yarattı. Buna bir de Bank Asya 1. ligindeki hemen her takımda bulunabilecek olan Seriç tipinde bir oyuncuyu da eklerseniz, resim daha da netleşiyor.
Şampiyonluğa aday takımlar arasında orta sahası en zayıf takım bence Beşiktaş. Hele hele Galatasaray orta sahasıyla kıyaslayınca bu fark daha da belirginleşiyor. Beşiktaş orta sahası bu maçta eğer insan üstü bir çaba sarf etmezlerse işleri gerçekten çok zor. Ancak yine de Beşiktaş’ın umudu yok demek futbol cahilliğiyle eş anlamda olur. Derbi maçlarının klasik söylemiyle “favori kaybeder” diyenler yine az değil. Ayrıca Galatasaray’ın Fenerbahçe ile yaptığı maç öncesi tüm medyanın “Bu Fenerbahçe çok kötü, kesin dağılırlar” diye verdiği gazın benzerini bu maçta da görüyoruz. Beşiktaş’ı gereğinden fazla pasifize eden bu anlayış, Galatasaray’ın psikolojik olarak rahatlayıp, şuursuz oynamasına neden olursa kazanan tarafın Beşiktaş olmasına hiç şaşırmam.
**********
Gelelim ev sahibine… Galatasaray ile Beşiktaş arasında Ali Sami Yen’de oynanan son dört karşılaşmada kaybeden tarafın hep misafir ekip olması, bu dev maçın öncesinde önemli bir istatistik diye düşünüyorum. Buna karşın Galatasaray’ın sahaya Kewell gibi bir ustadan yoksun çıkması, mutlaka ciddi bir eksiklik olarak görülmeli. Kewell’siz takımda herkes Arda’nın performansını merak ediyordu ama Gençlerbirliği maçında gördük ki, Arda olması gerektiğinden çok uzaktı. Genç futbolcunun hafta arası “25 yılın efsane karmasına” seçilmesi bakalım performansına nasıl katkı yapacak? Bunun dışında Galatasaray orta sahasında makine gibi çalışan Ayhan, Barış ve M.Topal’ın form durumu gerçekten göz kamaştırıyor. Bu 3 oyuncunun da en belirgin özelliği rakibi ısıran bir tarzda oynamaları. Zaten sakatlıktan çıkan bu oyuncuların takıma dönmeleriyle beraber sarı kırmızılıların hem oyun hem de skor olarak çok rahatladıkları ortada.
Lincoln ve Baros’un maksimum seviyede performans sergilemeleri Galatasaray’ın bir başka avantajı. Sırf bu iki yıldızın attığı gol sayısı 18. Birisi gol krallığında Mehmet Yıldız’la liderliği paylaşıyor, diğeri de aralarında Mert Nobre’nin de bulundu 6 futbolcuyla birlikte ikinciliği… Her iki takımın oyun anlayışı da gole yönelik. Yani bizleri bol gollü bir maç bekliyor gibi.
Bu arada BirGün gazetesindeki derbi tartışmasında Ertuğrul Sağlam’ın da adını anmadan geçemiyoruz. Bildiğiniz gibi Sağlam ile Skibbe iki iyi dost. Ertuğrul hoca sağ olsun, verdiği taktik sayesinde Galatasaray’ın bu sezon Sami Yen’deki tek mağlubiyetine (Metalist Kharkiv) büyük katkı sağlamıştı. Bir ara lafı ona getiriyorum ve “Eğer Ertuğrul hocanın bu seferde Skibbe’yi uyardığını duyarsak iddaa’da Beşiktaş’a oynayalım” diyorum. (Tabii spor müdürüm Alp Can’dan anında fırçayı yiyiyorum.)
Farkındaysanız, son haftalara kadar tartışılan adam olan Skibbe, artık bırakın tartışılmayı, transfer olup gideceği söylentileriyle anılıyor. Kazanan Skibbe ile kaybeden Skibbe arasındaki 7 fark bu olsa gerek!
Artık kağıt üzerinde Galatasaray’ın şanslı olduğu ama böylesi maçları daima çok koşanın ve çok çalışanın kazandığı bir maça saatler kaldı. Hangi sonuç olursa olsun, futbolun güzel tarafının kazanacağı umuduyla herkese iyi seyirler diliyorum.