Bizim Cem (Şengül) hep, “tek konu olmasın, parça parça yaz” der.
Peki!
İşte Bogdan-Demirel…
İki parça…
Cem’in hatırına!
Ve aralarına Yıldırım, Aydınlar, Saran…
Tatsız tuzsuz ikiliye tat tuz niyetine!
Bu giriş!
Fenerbahçe, yarı fiyatına kurulan Siena’dan 40 küsur fark yedi.
Aydınlar-Saran modeli ile yönetilen Siena’dan…
İki kulüp basketbol yöneticilerini, profesyonellerini birbirleriyle değiştirsin, FB basketbola harcadığının yarısını harcar ve her yıl 40 küsur sayı farkla yener o Siena’yı…
Bu bir!
Demirel’in pembe medyasının hayatları, yazmamak, yazamamak üzerine kurulu, pembe çocukları yine gıkını çıkar(a)madı.
Bunları yazmak ‘o bilmemne çocuğuna’ kaldı yine…
Bana…
Bu da iki!
Devam edelim…
Koç Bogdan’a sorularım var…
1-Bu takımı kendi hür iradenle mi kurdun?
2-Bu takımda istemediğin halde yönetimin baskısıyla oynayan oyuncu var mı, varsa kaç tane?
Ya şimdi cevaplasın, ya da Dünya Şampiyonası sonrası buradan gönderildiğinde, Mehmet Çiftçi onu da bir yerlerde bulur nasıl olsa, kara kutusunu o zaman ona açsın!
Bu üç!
Allah’tan Japon koç, Japon menajerle çalışmıyor FB, ikisi de 40 küsur farktan sonra harakiri yapardı, koçsuz menajersiz kalırlardı.
Bu dört!
Nedim Karakaş kendisini Siena menajeri mi zannediyor, maşallah hiç mi alınmaz insan üzerine?
Bu beş
Ve harakiri demişken…
Özilhan’ın elinde doğan, büyüyen, tam ölürken Aziz Bey’in elinde yeniden doğan Demirel’e, Aziz Bey’in en yakınındakilerden Murat Özaydınlı geçen sene olaylı Efes serisinde şöyle salladı;
“Federasyon seçimleri nasıl kazanıyorsa, bu olanları da görmeli, göremiyorsa biz de bazı şeyleri görmeye başlarız”.
Türkçesi şu;
“Seçimleri ona biz kazandırdık, bir dahaki seçimde ona gününü gösteririz!”
Federasyon başkanımız da Allah’tan Japon değil, yoksa o da o gün harakiri yapardı.
Bizimki Karakaş’ı bile bozar valla,o da hiç mi hiç alınmadı üzerine…
Bu altı!
Fenerbahçe’nin son yıllarda basketbola kattığı değere saygılıyım, iyi bir organizasyon kurdular, Fener-Ülker doğru model, GS, BJK bile bu model sayesinde yolunu buluyor ama bu organizasyonun yumuşak karnı, en zayıf halkası getirdikleri Demirel, bir an önce getirdikleri gibi götürmeliler onu.
Bu yedi!
Aziz Bey ısrar ediyor Demirel ve Bogdan’da, basketbol şubesinin bu bolluk içinde bu kadar yokluk çekmesi, bu doğru modelin sonu olabilir.
Ülker’in patronu iyi ki Fenerbahçeli ve parası çok, mesela Juventus’lu olsa çoktan feshederdi sponsorluğu veya bir profesyonelini şubenin başına koyardı.
Bu ülkede sonunda Milli Piyango diye bir takım da kuruldu, piyangocular bile parayı elin adamına vermiyor, kendi kulübünü kuruyor, sebebi üç büyüğün ve diğerlerinin sponsora ‘sen para ver gerisine karışma’ demesi, karışılmayınca da işte böyle Siena’dan 40 küsur fark filan yenmesi…
Bu sekiz!
Efes’i yenmek ve Avrupa da ilk dört için kurulan Fener-Ülker, dünyada şampiyon olmamak için kurulan nadir takımlardan Galatasaray’dan bile fark yedi.
Demirel’den kime hayır geldi ki ona gelsin, Aziz Bey, Demirel ve Bogdan sayesinde karizmayı hafif hafif çizdiriyor.
Bu dokuz!
Benden söylemesi…
Bu da 10!
Binmişiz Bogdan-Demirel alametine, gidiyoruz 2010 kıyametine
2000’lerin başında gelmiş geçmiş en pırıltılı basketbolcu neslini yakaladık.
Uluslararası finallere, şampiyonluklara hiç bu kadar yakın olmamıştık.
Bogdan o takımı şampiyon yapsın diye getirildi, kendisinin ve patronu Demirel’in yarını uğruna, yarının takımını kurma palavrası altında bugünün takımını yok etti.
Hedef 2010 dendi.
Nasılsa daha çok vardı…
Ohh!
Demirel, babasının çiftliği gibi yönetti basketbolu.
2010 geldi nihayet.
Aziz Bey “Bogdan’ın arkasında ben varım, dokunmayın” diyor, Demirel istese de Bogdan’ı değiştiremez, milli takım yerlerde sürünüyor ve Bogdan’ın önünde de artık başarısızlıklardan fena halde delirmiş millet var, arada kaldı Demirel ve bir mucize olmazsa evimizdeki şampiyonada da perişan olacağız, Bogdan sonunda gönderilecek belki, patronu da belki FIBA’ya sığınacak, kurtulacağız nihayet ama iş işten geçmiş olacak, çok ‘bogdan’ bir durumda kalacağız yine.
Ve…
Binmişiz bir alamete gidiyoruz sonu bilinmeyen bir kıyamete ve millet, vekilleri, bakanları, Başbakan bu yolculuğu seyrediyor.
***
Demirel, Efes-Olympiakos maçında salonda yine yoktu.
Tuncay Bey’in, Efes’in elinde doğan, büyüyen Demirel, Efes’i ve Özilhan’ı kader maçında bile yalnız bıraktı.
Liginin yayıncı kuruluşunun yorumcuları Hakyemez ve Yılmaz, yalvar yakar herkesi maça çağırdı ‘gelmeyen şöyle böyle olsun’ bile dedi, herkes geldi, bir federasyon başkanı gelmedi.
Özgener, Terim, Arıboğan oradaydı, o yoktu.
Yuh!
Aziz Bey, Demirel’in Tuncay Bey’i nasıl ‘sattığını’ iyi değerlendirsin, başına tıpkısının aynısı gelecek.
Siena modeliyle bağlayalım…
FB’nin iki potansiyel başkan adayı Mehmet Ali Aydınlar ve Sadettin Saran’ın da uyguladığı modelle…
Voleyboldan çok mu anlar Aydınlar?
Zannetmem.
Veya anlar mı?
Bilmem.
Anlaması gerekir mi?
Hayır!
Voleybol topu bile görmemiştir belki bugüne kadar.
Kurumsallığa inanan biri, parayı veriyor, ne karışıyor ne karıştırıyor, iyi bir koç bulmuş, koç transferleri yapmış.
Filan falan…
Acıbadem-Fenerbahçe tıkır tıkır çalışıyor ve Avrupa’nın en pırıltılı takımı bu günlerde…
Veya Sadettin Saran…
Yavuz Kocaömer “al bu takımı, yoksa kapanacak” demiş.
Saran ,Anadolu Tekerlekli Sandalye Takımı’nı almış, sosyal projeleri seviyor zaten, rengini sarı-lacivert yapınca iştahı kabarmış, hedefi büyütmüş…
Önce birinci lige çıktılar, bu yıl Galatasaray’ı bile yendiler.
Liderler şu anda ligde…
Tekerlekli sandalye basketbolunda şampiyonluk önemli mi?
İsveç, Norveç olsak önemli değil belki, ama burası Türkiye ve engellilerin gündeme girmesi ve gündemde kalmasi için şimdilik önemli.
Saran da kurumsallığa inanan biri, sistemi kurmuş, bir koç seçmiş, koç oyuncuları seçmiş…
Filan falan…
İşine karışmıyor koçun, karıştırmıyor.
Üç senede nerden nereye geldi Saran-Anadolu.
Tıkır tıkır…
Bu arada…
Saran’ın hamlesi müthiş, akıllıca, FB Yönetimini köşeye sıkıştırdı, isteseler de tekerlekli basketbol şubesi kuramazlar artık, kursalar ve mesela Saran’ın takımına yenilseler…
Filan…
Aman aman aman…
***
Bugünlük bu kadar.
Bağlayalım…
Bırakın Aydınlar veya Saran’ı, bir profesyonelleri, bir adamları bile basketbol federasyonunun başında olsaydı, 2000’den beri iki final oynamıştık, bir iki şampiyonluk cepteydi.
Fenerbahçe’nin başında olsalar ne mi olur?
Bu da başka bir cuma belki…
Nokta!
Bilgin Gökberk